29 Kasım 2012 Perşembe

Geriye Sayım Başladı

Kaynak: Bu yazı Bengü Özdemir tarafından yazılmıştır. Yazıyı çok beğendim, sizde okuyabilirsiniz.

En son izlediğim bir filmden çok etkilendim ve sizlerle paylaşmak istedim. Filmin adı “In Tıme” (Zamana Karşı)…

Bir kahve için hayatınızdan 3 saat verir miydiniz? Peki ev kiranızı ödemek için 1 hafta sizce fazla mı? Güzel bir yemeğin bedeli sizce kaç gündür?

25 yaşında yaşlanmaları duracak şekilde genetik müdahaleye uğrayan insanların hayatta kalma mücadelelerini anlatan çok etkileyici bir film, Zamana Karşı… Yaşlanmaları durduysa sorun ne diye düşünebilirsiniz. Sorun şu ki, eğer 25 yaşından sonra daha fazla zaman bulamazlarsa, en fazla 1 sene yaşayabiliyorlar. Zaman bulmak diyorum, çünkü zaman onların aynı zamanda para birimleri. Yani bizler nasıl para kazanıp harcıyorsak, onlar da aynı şekilde zaman kazanıp zamanı harcıyorlar.

Yani zengin biri sonsuza kadar yaşayabiliyor, yaşama süresi sınırsız. Kalan zamanlarını kol bileklerinde saat şeklinde bir dijital dövme üzerinde görebiliyorlar. Bazılarının bileklerinde kayıtlı 3 ay, bazılarının ise yalnızca 2 saat ömürleri var. Yaşayabilmeleri için çalışıp tıpkı bizlerin para kazanmamız gerektiği gibi onların da yaşamlarına yeni saatler, günler, aylar, yıllar eklemeleri gerekiyor. Daha sonra kazandıkları zamanı bileklerindeki dijital göstergeye yükleyebiliyorlar. Bir araba satın almak hayatlarından 10 yıllarını vermeye sebep olabiliyor. Tabii ki arabanın modeline göre yıl sayısı da değişiyor. Mevcut zamanlarına göre harcama yapmak çok önemli ve takdir edersiniz ki boşa harcayacakları 1 saniyeleri bile yok. Çünkü iş bulamadıklarında ya da gereksiz yere zaman geçirdiklerinde zamanları, yani hayatları tükeniyor ve saatin aniden durması gibi onlar için de hayat duruyor, dijital dövme sıfırı gösterdiğinde aniden ölüyorlar.

Bu filmi çok ilginç ve ironik buldum açıkçası. Çünkü insanı zaman konusunda farklı düşünmeye sevk ediyor. Zamanın bizim için ne kadar kıymetli bir olgu olduğunu hepimiz biliriz ve sürekli telaffuz ederiz, fakat bu filmde insanın kalan zamanının belli olması ve geçen her saniyenin sizi biraz daha sona yaklaştırdığını düşünmeniz kafanızdaki soyut kavramın somutlaşmasına, dolayısıyla farkındalığınızın artmasına neden oluyor. Filmi izlerken aslında onlar için üzüldüm. Fakat sonra onların bizden daha şanslı olduklarını düşündüm. En azından onlar zamanlarının su gibi akmasına seyirci kalmıyor ve yönetmeye çalışıyorlardı. Biliyorlardı ne kadar süreleri olduğunu… Peki ya biz? Evet, sadece bir filmdi; fakat ben bu filmden çok ciddi mesajlar aldım. Ve akreple yelkovan ikilisinin önemini bir kez daha anladım… Bilseydik ne kadar zamanımızın kaldığını acaba yine böyle cömertçe harcar mıydık? Yerine koyulamayan tek kaynak o… Ne kadar kaldığını bilmediğimiz için çok daha önemli aslında. Her gün, her saat yaşamınızın son günü, son saati olabilir? Kulağa çok hoş gelmediğinin farkındayım… Ama herkes sonsuza kadar yaşayacakmış gibi yaşıyor hayatı. Kimse kendisine ölümü yakıştıramıyor sanki. Ömer Hayyam'ın dediği gibi;

“Her sabah yeni bir gün doğarken.
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir,
Elinde bir fenerle gelen…”

Bizler aslında yaşadığımız her an ve soluduğumuz her nefes için kısıtlı kaynağımızdan, zaman veriyoruz karşılığında. Yani bizler de bir bedel ödüyoruz tıpkı filmdeki gibi. Peki, bir kahve için yaşamınızın 3 saatini vermeyi fazla bulan sizler, 24 saatlik dilimin ne kadarını neye harcıyorsunuz hiç düşündünüz mü? Mesela uykuya ya da televizyona ya da sevdiklerinize, dostlarınıza, sağlığınıza…

Zaman herkesin eşit olarak sahip olduğu, fakat herkes için aynı değerde olmayan bir olgu aslında. Çünkü zamanı değerli kılan, ona değer katan insanın kendisi. Kendini iyi yönetebilen insanlar otomatik olarak zamanlarını da iyi yönetiyorlar. Zamanı yönetmek demek, onu verimli bir şekilde kullanabilme becerisi… “Hayata yeniden başlasaydım, saniyelerin nabzını tutardım,” diyen Dostoyevski gibi zaman konusunda yeterince hassas mısınız? Peki, zamanı etkili ve verimli bir şekilde nasıl yöneteceğiz? Bu sorunun cevabını kendiniz için ancak siz verebilirsiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi bu platformda paylaşmanızı diliyorum.

Zaman bir illüzyon aslında, onu gerçeğe dönüştürecek kişi sizlersiniz. Zamanınızı kimsenin gereksiz kullanmasına izin vermemeniz ve ona değer katmanız dileğiyle… Geriye sayım başladı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder